İkilem

Misafir

Lilium Jovanovic & Albus Trancer

Hava: Puslu
Zaman: Pazar, 21.00 suları

Misafir

Pazar gecesi ve puslu havaya yakışan bir sakinlik vardı Godric’s Hollow’da. Kilisede akşam ayini sonrası insanların dağılma saati geldiğinde köy meydanında bir hareketlenme oldu. Genelde bilindik simalar bilindik adreslerine doğru yol alıyorlardı. Herkesin bildiği ama kimsenin farkında olmadığı bir sır vardı sanki ortada. Dünyada ki az sayıda büyücü köylerinden birinde bulundukları gibi. İşler muggleların sandıklarından farklı yürüyordu. Yirmi birinci yüzyıl da hala gaz lambalarının bu kadar yoğun kullanıldığı ve arabanın hiç olmadığı bir yerleşim yerinin başka bir açıklaması olamazdı zaten. Küçük köyde herkes birbirini tanır, yolda durur selamlaşıp sohbet ederdi. Lakin bu gece kalabalığın yaş ortalamasını düşüren bir genç dikkat çekiyordu. Gören herkes selam veriyor ve yolundan çekiliyordu. Genç büyücünün umursamazlığına bakılırsa biraz acelesi olduğunu anlamak çok kolaydı.

Albus Trancer bakanlıkta standart işlerini bitireli çok olmuştu. Ufak bir ödevi kalmıştı sadece, Lilium Jovanovic. Esrar Dairesi çalışanlarından biri, hepsi gibi garip. Bakanlık için çalışmalarına rağmen elde ettikleri bilgilerin tamamını paylaşmayı reddediyorlar. Ancak bu sefer Albus’un en bilinmeyene bile ihtiyacı vardı. Çünkü çıkmak üzere olduğu yolda yeteri kadar bilinmeyenle uğraşması kuvvetle muhtemeldi. Buna rağmen bakanlıkta hangi mevkide olursan ol Esrar Dairesinde çalışan biri hakkında bilgi almak imkansıza yakındı. Yine de Albus Lilium’un akşam için Godric’s Hollow’da bir görevde olduğunu öğrenebildi. Bu bilgiden sonra artık onunda yaşlı büyücü köyünde artık bir uğraşı olmuştu.

Köye vardığında daha vakti olduğunu biliyordu. Kütüphane’ye biraz göz atıcaktı. Buradaki kütüphaneyi çocukluğundan beri çok severdi. Okul sonrası dünya turuna çıkmadan önce gideceği yerlerin büyük bir kısmını da buradan araştırarak seçmişti. O zamandan bu yana zaman ayırıpta gelememişti. Şimdi bu kütüphaneyi talan etmek için yeteri kadar vakti vardı. Birkaç kitaba göz attıktan sonra her kütüphanenin en çekici bölümü olan yasaklı kısmına geldi. Artık oraya girmesine engel olabilecek hiçbir şey yoktu. Bakanlık görevlisi kartını çıkarttı. İçerisi yasaklanmış kitaplardan çok gizleniş objelere ayrılmış gibiydi. Dolaşırken bir kutu dikkatini çekti. Elf dilinde bir şeyler yazıldığını Lyla’nın notlarından anlamıştı. Kutuda ne olduğunu merak etmişti. Bir elf emanetinin büyücü kütüphanesinde olması yeterince garipti zaten. Kutunun içine baktığında elfçe bir mektup olduğunu fark etti. Lyla'nın onun için bu mektubu çevirebileceğinden emindi. Bir his bu mektuba ihtiyacı olacağını söyledi Albus’a, oda aldı mektubu ve dışarı çıktı. Saat gelmişti. Lilium birazdan çıkardı dikkat çekmeden takip edecekti. Lilium çıktı Albus’ta o tarafa doğru hareketlendi. Bara gidiyordu belli ki ancak Albus’un planını kilisenin ayininin bitmesi bozdu. Bir anda kalabalıklaşan meydanda tanınmaması mümkün değildi. Çoğu kişi tarafından müstakbel Sihir Bakanı ilan edilmişti bile şimdiden. Seslenmelere aldanmadan devam etti yoluna ama Lilium’da arkasında bir şeylerin döndüğünü artık farketmişti. Şimdi söylenecek yalan düşünme zamanıydı Albus için.

Misafir

Lilium ellerindeki kumaşı yavaşça yanındaki tamamıyla dolu sehpaya bıraktı ve uzanıp şırıngayı aldı. Sandalyeye bağlı olan adamın gözleri Lilium'un kenara bıraktığı kana bulanmış kumaştaydı. Lilium adamla göz göze gelmek için eğildi, gülümsedi.

"Bakalım Kurtboğan'ı sevecek misin kuçu kuçu?"

Şırıngayı adamın mide boşluğuna batırıp kurtboğan içeren sıvıyı adama enjekte etti. Adam acıyla kıvranıyor ve bildiği her dildeki küfürleri sıralıyordu fakat Lilium hiç tepki vermedi. Adamın acısının daha da çoğalmasını ve kurtboğanın adamın kalbine ulaşmasını bekledi. O zaman kurtadamın direnci olabildiğince düşük olacaktı.

"Sweetie, söyle bakalım. Irkınız neler planlıyor?"

Adam acıyla yere tükürdü ve acıdan kocaman açılmış gözlerini Lilium'a dikti. Kurtadam dişleri dudaklarının kenarından çıkmıştı, fakat bağlanmış haliyle güçlü bir yaratıktan çok zavallı bir sürüngene benziyordu. Yavaşça dudaklarını araladı.

"Ölümü çiğnersin, daha iyi."

Lilium başını öne eğip gülümsedi, sonra da adama yaklaşıp adamın dudaklarına uzandı, kadının öpüşüyle zaten hasar görmüş sinir sistemi bir reaksiyon göstermedi, sadece kuvvetli bir titremeyle ufak bir inilti çıkardı. Kurtadamların çok çabuk tahrik olabildiğini Hogwarts'taki çocuklar bile bilirdi. Adamın saçlarına uzandı, yavaşça çekti.

"Biz o faslı geçtik hayatım."

Kapıya dönüp yüksek sesle seslendi:

"Max! Raden!"

Biri kadın biri erkek olan iki genç büyücü sorgulama odasına daldı. Klasik kıyafetleriyle kolaylıkla diğer bakanlık üyelerinden ayırt edilemezdi. Ama gözlerindeki sır perdesinden dikkatli olanlar bunu anlayabilirdi. Bu odada kaç kişinin ve yaratığın can verdiğini, işkence gördüğünü biliyorlardı ve bunu engellemek şöyle dursun, bilgi alabilmek için bir vampirin tüm dişlerini sökmeye bile razıydılar. Tabii ki bu elektrik akımıyla çalışan sandalyeye bağlı olmaları şartıyla.

"Max, yarına kadar işkenceye devam et. Elbet konuşacağı bir şey çıkacak. Raden, iyileşmesini durduracak bir şeyler var. Üstümü değiştirip çıkacağım. Adamı öldürmemeye dikkat edin."

Kendi stajyerlerinin cevabını beklemeden odadan çıktı, üstünü değiştirdi, makyajını tazeledi ve bir keyif içkisi için Godric's Hollow'a gitmeyi tasarladı. Omuzlarındaki ağrı dayanılacak gibi değildi. Çoğu kişi esrar dairesinin gizli bilgilere ulaşmak için çok sıkı çalıştığını ve bunun bir nevi ajanlık olduğunu düşünürdü ama bilmedikleri en önemli şey, aslında orada büyük bir işkence merkezi olduğuydu. Lilium, sahada değil merkezin göbeğinde çalışıyordu ve çoğu zaman sorguları o yürütüyordu.

Godrics Hollow'a giderken takip ediliyormuş gibi bir hisse kapıldı ama görevi gereği bu hissi hep yaşardı. Bara girip kendine bir Merlin'li Margharita aldı ve not defterini çıkarıp kurtadamdan öğrendiği azıcık bilgiyi düzenlemeye koyuldu.

Misafir

Şanslı gününde olmalıydı. Lilium gibi bir cadı şüphelenip arkasına bakmaya zahmet bile etmedi. Lilium sakin adımlarla bara yöneldi. Artık buluşma mekanına gelindiğine göre tesadüfi karşılaşma planı gereği gizlenmesine son verebilirdi. Genç cadının Margharita seçtiğini görebiliyordu. İlginçti ama tesadüfen yolu düşen mugglelar anlamasın diye mi yoksa barmenin tercihinden mi bilinmez burada muggle içkilerine rastlamak mümkündü. Genelde yol üstünde uğrak bir nokta gibi çalışırdı. Köyün yaşayanlarından pek müdavi var sayılmazdı. Yinede işletmecisi yıllardır ne burayı kapattı nede başka birine devretti. Yıllardır aynı şekilde çalışıyordu mekan.

Albus içeriye girince hafiften kafalar kendine döndü. Usulca selamını verip koca bir gününü harcadığı Lilium'un yanına yöneldi. Zihinfendar yeteneğine başvurmak böyle bir cadı üstünde hayal kırıklığına yol açabilirdi. Zihnini kapatması yeterliydi. Tabi bütün iş ayrıntılarını atlayıp karşısındaki bayanın güzelliğine de dikkat etmek gerekiyordu. Bu ayrıntıyı atlamak koca bir planın berbat olmasına sebebiyet verebilirdi. Albus'un bildiğine göre bir görevden dönmüş olması gerekiyordu ve Esrar Dairesi her ne kadar seherbazlıktan ayrı çalışsa da en az onlar kadar elini çamura bulayan saha çalışanlarına sahipti. Ancak bu bayan daha çok hoş bir akşam yemeğinden dönmüş gibiydi. Fazla düşünmek gereksizdi. Albus yavaşça yandaki boş sandalyeye oturdu. Barmene bakarak devam etti konuşmasına

"Bayan Jovanovic ne hoş bir sürpriz ama. Muggle içkileri demişken Malibu alıcaktım bende."

Misafir

Lilium kendi kendine içinden "Gerçekten mi?" diye fısıldadı. Yani tam da yerinde, rahat edip bu karma büyücü köyünce eğlenecek ve hafızasını silecek birkaç muggle ile geceyi geçirebilecekken, karşısına gelen, hatta dikilen bu adam, başkanlık yarışı için kolları sıvamış, biraz burnu yükseklerde, çoğu zaman tutuktu. Lilium adamın özenle seçilmiş kıyafetini inceledi, gerçekten de bir buluşması varmış da, sonradan -çok sonradan- ekilmiş gibi görünüyordu. Saçlarının her zamanki özenli ama dağınık hali Lilium'u uzaktan güldürüyordu. Ama prensip ve görevi gereği Bakanlık'takilerle yakın arkadaşlık kuramazdı, yoksa Mugglelarla Bir Şey Bir Şey gibi sıkıcı dairelere hemen kaydırılabilirdi. O işini seviyordu.

Albus'un gelip konuşmaya çalışma çabalarına etkin bir yanıt vermedi, adamın yanlışını da düzeltmedi, sadece gözlerine bakıp gülümsedi.

"İşler ne olursa olsun her zaman stresli, buraya gelip biraz kafamı dağıtmak hoşuma gidiyor." dedi. Parmağını bardağın kenarında çevirdi, arkadaki yakışıklı adama kısacık bir bakış attı, sonra utangaç gülümsemesiyle önüne döndü, dudaklarını ısırdı.

Bu buluşma aslında beklediğinden çok fazlasını verebilirdi ona ama şimdilik yavaş gitmeyi tercih etti.

"Peki sizi buraya getiren ne? İçmenize neden olan zalim bir kadın mı acaba?"

Misafir

Herkesin bir yeteneği vardı sonuçta. Genç adamı farklı kılan da ikna yeteneğiydi. Ve karşısındaki bayanın konuşmaya ilgi duymadığı o kadar netti ki, eğer ikna edebilecekse bugün genç cadıyı sohbet etmeye ikna etmeliydi. Sarhoş etmek basit kaçardı hemde ufak bir asa darbesi bütün planını bozardı. Sanırım işin bir parçası haline getirmeye çalışmalıydı. Belki biraz sevdirebilirdi bile kendini.

Göz göze geldiklerinde düşünmek için çok vakti olmadığını biliyordu Albus. İçmesine neden olacak kadar zalim bir kadın mı? Aklına ufak tefek bir şeyler gelmeden duramadı.

"Belki daha kötüsü var başımda ama ben farkında değilim?"

Belirsizlikler aklına geldi. Bu ara fazlaca vardı heybesinde Albus'un onlardan. İş hayatında, özel hayatında ve şimdi hazırlandığı yolda gerçeklerle yüzleşirse sahip olduğu tek şey belirsizlikti.

"Ama bugün daha masumane bir şey için buradayım." diyerek devam etti. İlgi çekici bir hale getirmenin bir yolu olmaylıdı bu konuşmayı. Bitirdiği bardağını ses çıkartıcak şekilde masanın pürüzlü zeminine bıraktı.

"Belki suç ortağım bile olmak isteyebilirsin."

Misafir

Albus'un sıcak yaklaşımı ve etkileyici gülümsemesi Lilium'un da gülümsemesine yol açtı, eğer Esrar Dairesi'ne girebilmek için o etkili psikolojik sınavlardan geçmiş olmasaydı belki Albus'tan hoşlanabilirdi bile, ama şu anda önemli olan şey Albus gibi birinin -ciddi, evinin erkeği konumunda ikamet eden- neden burada olduğuydu. Lilium onun şıpsevdi biri olmadığını biliyordu, ki bara genellikle şıpsevdi ilişkisi olan sevmeye ve şefkate aç ayran gönüllüler gelirdi. Lilium dudaklarını hafifçe büzdü:

"Suçlar ilgi alanıma girmiyor Bay Trancer, bildiğiniz gibi ben hükümettenim." dedi, muggleların kendi arasında yaptığı espriyi tekrarlayarak. Çok fazla muggle sevgilisi olmuştu sonuçta ve o da her birinden ayrı bir şey öğrenmişti. Erkekleri nasıl elde edeceğinden tutun da, onlardan nasıl kurtulacağına kadar.

"Ama isterseniz kendi aramızda küçük bir tanışma faslı düzenleyebiliriz." Albus'un buraya neden geldiğini anlamak için deli oluyordu, bunu da bir tek konuşarak öğrenebilirdi. Albus'a biraz daha yaklaştı, çiçek parfümünün kokusunu almasını istiyordu, kendine güvenli gülümsemesiyle adamın gözlerine baktı:

"Albus kimdir desem ne derdiniz bana?" dedi elini çenesinin altına koyup dinleme pozisyonuna geçerek.

Misafir

Başarmıştı. Yahut gerçekten de genç bayan sohbete dahil olmak istemişti. İki ihtimalde doğru yolda olduğuna işaret ediyorsa kazanan taraftasındır ve kazanan taraf oyunu değiştirmez. Genç adam kafasında bin bir tilki ile istediğini almak için ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Aşırıya kaçmış kendini belli eden bir oyunun kendini hemen ele vereceği fazlasıyla belliydi. Şimdilik bu şekilde devam edebilirdi ama bir noktadan sonra daha ileriye gitmesi gerekecekti.

Konuşmadan önce o her zaman ki meraklı tavrına geçtiğinden emindi. Doğuştan gelen bir şey olduğu kesindi çünkü çocukluğundan beri herkes herkes söylerdi bunu genç büyücüye. Konuşurken ve dinlerken her şeyi merak eder gözlerle bakarmışmış etrafa. Nasıl olduğunu bilmiyordu. Ama konuşurken etrafı her zaman gözlemlerdi. Bir fırsat gizli kalmış bir ayrıntı. Bunların hepsi bakmayı bilene sunulmuş fırsatlardı ve hiç bir zaman bağırarak göstermezdi kendilerini.

"Evvet. Tanışma faslı prosedürünü atladık. Albus kim midir? Aslında bu soruyu çevreye sormak lazım. Bana göre hafif meraklı, birazcık aptal cesaretine sahip bir bakanlık çalışanı. E birde suç ortağı arayan Albus var oda burada olmasından belli olduğu gibi başını belaya sokmayı seven bir tip. Peki ya Lilium kimdir? E bide onun bildiği Albus nasıl biridir?